BusinessNo Comments

default thumbnail

I Dünya Harbi Öncesi İngiltere’de Kurulan Türkofil Bir Dernek: The Anglo-Ottoman Society Aralık 2019, Cilt 83 Sayı 298

Valyi’nin daveti de böylesi bir ziyareti haklı göstermeye yetmez[101]. Pickthall bir kez daha başarısızlığa uğramıştır ama yine de pes etmez. Anglo-Ottoman Society pek etkin olmamakla birlikte, iyi niyetli, çok seçkin üyeleriyle faal bir siyasal lobi grubu olarak savaş öncesi İngiltere’sinde yerini almıştır. Bu gibiler İttihat ve Terakki hükümetini hem emperyalizmin kurbanı, hem de dünyanın koyu tenli insanlarının koruyucusu olarak görürler. Hoca Kemaleddin gibi kimi Britanya Müslümanlarının İngiliz-Osmanlı ittifakından yana olmalarının bir nedeni de iki imparatorluğun milyonlarca Müslüman’ı kapsamasıdır[60]. Çünkü Osmanlı ve Britanya’nın farklı safl arda yer alması, bu kişileri de iki ateş arasında bırakacaktır. Fleet Sokağında kurulan bu topluluğun daha sonra kısa bir manifestosunun yayımlanacağı da bildirilmiştir[46]. Anglo-Ottoman Society için bir sonraki büyük engel, Türkiye’nin Müttefi klerin yanında savaşa girmesidir.

  • Pickthall bundan yaklaşık dokuz ay önce de bir başka Osmanlı dostunun, La Revue Politique Irıternationale adlı Fransız fi kir dergisinin editörü Dr. Felix Valyi ile tanışır.
  • Dünya Müslümanları, bir Müslüman devlete karşı çeşitli güçlerin cesaretlendirdiği ve Hıristiyan Avrupa tarafından bir Haçlı Seferi olarak kabul edilen bu tuhaf ve acımasız savaşın eylemlerini görmüşlerdir[83].
  • Ardından Kudüs ve Şam’a geçerek eski dostlarıyla görüşür, 1908’de eşiyle birlikte üçüncü defa Ortadoğu seyahatine çıkar.

Türkler herkesin günahının kendi dini tarafından bağışlanacağına inanıyorlardı, bu yüzden “kendi dininde samimi ve gayretli olan herkesin iyiliğini isteyerek, vicdani özgürlüklerini[52]” teşvik ettiler. Birbirlerine son derece düşmanca yaklaşan dokuz Hıristiyan mezhebinin ayn ayn manastırlarının bulunduğu Kudüs’te gözlenen hoşgörü son derece dikkat çekiciydi. İsa’nın yaşadığı süre boyunca ziyaret ettiği söylenen yerlerin (“ölmüş olduğuna inanmadıklarından[53]” ölümüyle ilgili anıtlar hariç), Türkler tarafından saygı görmesinden etkileniyorlardı. Birçok gezgin bu hoşgörüyü açıkça kabul etmeye hevesli olmadığı için düşünceleri satırlarından çıkarılmalıdır. Başka bir yerde de Raguzalılan kastederek “büyük güçlerine ve ellerindeki zenginliklere karşı koyamadıklarından emniyetleri ve özgürlükleri için Padişah’a yılda altın ödüyorlar[55] der. Müslüman olarak bu insanların “güç ve dirayette erişilmez, adil ve bağışlayıcı”[56] olan, tek bir Yaratan’a inandıklarını, her türlü putperestliği küçük gördüklerini, Hz. Musa’ya Allah’ın peygamberleri olarak inandıklarını gözlemişti. “Hayır işlerinde kendi dinlerinden olanlara olduğu kadar Hıristiyan ve Yahudilere kadar uzanırlar, bu sebepten kurtlar kuşlar bile paylarını alırlar”[57] der. Fakat bu gezginlerin ilk amaçları ne olursa olsun, yazılarında olağanüstü ve tuhafa karşı olan eğilimlerini ortaya koydular, öykülerinde teratolojik unsurlar vardır. Anlattıklan mucizeler doğa üstü düzene değil de değişik iklimlere ve az duyulmuş uluslara dayanıyordu. Bir on beş tane kadarı gezginlerin günlükleri ve hikâyeleridir[33]. Bunlar genellikle ziyaret edilen ülkenin coğrafi incelemesini içerir; yerliler ve onların en göze çarpan alışkanlıkları ve gelenekleri hakkındadır.

Anadolu’nun dışında memalik-i mahrusa Arap Yarımadası, Mısır, Kuzey Afrika, Kafkasya, Kırım,Transilvanya, Romanya, Macaristan, Sırbistan, Bulgaristan, Makedonya, Arnavutluk, Yunanistan, Kıbrıs ve tüm Ege Adalarını kapsıyordu[12]. Yine de Türkiye, Hristiyanlık’a karşı Müslümanlık’ın savunucusu durumundaydı. Düşmanları Avrupa’daki Kutsal Roma İmparatorluğu, İsapanya ve İtalya’nın Akdeniz’deki şehir devletleri olduğu için, savaşlan da fiilen Roma Katolik Kilisesi’ne yönelikti. “Avrupa sürekli olarak Türk hükümetine karışmaktan kaçınmadıkça yeni zorluklarla karşı karşıya kalacaktır. Yeni Türkiye, iç gelişmesinin sorunlarıyla baş etme şansına sahip değildir ve buna karşın İngiltere, tecrübeli bir parlamento geçmişine sahip bir ulusa yakışmayan bir sabırsızlık göstermiştir. Ancak bu sabırsızlığa ve söylediğimiz ve yapmaya çalıştığımız çok düşmanca söylemlere rağmen, Türkiye’nin bir uçtan bir ucuna İngilizlerin sevgisi ve İngiltere’ye karşı büyük bir saygı vardır. Türkiye’nin bize ne kadar ihtiyacı varsa bizim de ona, o kadar ihtiyacımız vardır. Türkiye, Hint imparatorluğumuzun savunması ve konsolidasyonu için gerekli gördüğü tarafsız bölgenin bir parçasını oluşturdu. Bu nedenle Türkiye’nin bütünlüğünün korunması büyük öneme sahiptir. Türkiye, başka herhangi bir sanayi devletinin veya devletlerin egemenliği altına girerse, ekonomik anlamda büyük kaybımız olacaktır” şeklindedir. Bu nedenle Türkiye ile her bakımdan ilgi ve alakanın devam ettirilmesini isterler.

Rönesans’ın o ileri devresinde bile klasisizm hâlâ İtalyanlara aitti ve İtalya eski dünyanın yerini tutuyordu. Henüz Yakın Doğu’nun İngiliz gezginlerinin hayallerinde bir çekiciliği yoktu. Klasik devirler ve eserlere ilgi seyrek ve birbirinden kopuk, dağınık bir karaktere sahipti. Bu konuşmasında Sabahaddin, Türk hükümetini Müttefiklerle barışmaya teşvik etmek için çalıştığını da söyler. Greenville göre Türk hükümeti, müzakeresiz bir şekilde barışmaya hazırdır. Ancak Sabahaddin’in tek hayati koşulu İstanbul’un işgal edilmemesidir. Konuşmanın devamında Türkiye müttefiklerin tarafında olduğunu ilan ederse, tüm Balkan yarımadası Türkiye’yi izleyecek ve diğer Avrupa ülkelerine karşı tutumunu değiştirecek iddiasında bulunur. Bu durumda savaşın hızlı ve tatmin edici bir şekilde bitmesi içten bile değildir[130]. Sabahaddin ile ayrı çalışmakla birlikte aynı amaçla yola çıkan Pickthall da bu yöndeki çalışmalarını sürdürür ve ayrı barış için açık kapı arar. Duse Muhammed Ali’nin Osmanlı ile tanışıklığı çok eskiye dayanmaktadır. Abdülhamit tarafından kendisine Osmanlı Mecidi Nişanı verilmiş ve bundan sonra ondan bey ya da efendi olarak bahsedilir[68]. O, The Oriental, Occidental and African Society; The Central Islamic Society; The Ottoman Committee; The Anglo-Ottoman Society; The Albanian Committee; The League of Justice of the Afro-Asian Nations gibi pek çok kuruluşta aktif görev alır[69].

Duse’nin haricinde en az onun kadar bu cemiyette etkili olan bir isim de Marmaduke Pickthall’dur. “Türkiye’deki dostlardan önce, eski yöntemlerle eski işi yürütecek bir örgüt kuruyorlar. Anglo-Ottoman Society, Osmanlı İmparatorluğu ve Halifeliğin çıkarlarını savunan uluslararası bir kuruluştur. Politikaya, inanç ve ırk ayrımı yapmadan tüm erkeklerle kadınlara açıktır”[40]. Bu aslında bir nevi cemiyetin beyannamesi gibi bir özellik de taşır. Ancak bu dönüşüm ve dönüşümü hazırlayan toplantı hep tartışılır.

Onun bütün gayreti İngiliz ve Türkler arasında ilişkilerin dostça olması içindir[90]. Ancak Pickthall’ın bu davranışı çoğu İngiliz politikacı tarafından hoş karşılanmamış ve hatta engellenmiştir. I. Dünya Savaşı başlayınca Almanya’nın kazanma olasılığı onu bile dehşete düşürür, “Almanlar egemenliklerini kalabalık siyah ve kahverengi derililere de yayacak mı? “Togoland, Kamerun ve diğer Afrika sömürgelerindeki Afrikalılara davranışlarından Alman yönetiminin ne olduğu konusunda bilgisi olan bizler, coşkuyla Allah korusun! Diyoruz”[74] sözleriyle diğer taraftan Osmanlının müttefi ki olmasına rağmen Alman karşıtlığını açıkça dile getirir.

A) Disiplin amiri tarafından verilen uyarma ve yevmiye kesme cezalarına karşı itirazları inceleyip karara bağlamak. MADDE 2 – (1) Bu Yönetmelik, 4857 sayılı İş Kanunu’na ve 664 sayılı Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 22 nci maddesine dayanılarak hazırlanmıştır. “Yeni oluşuma hizmet etme isteğini beyan eden kişilerden bunu yapmaları ve diğer üyeleri birlikte belirlemeleri, belli görevlileri seçmeleri ve komitenin genel organizasyonunu ve çalışmasını düzenlemeleri için en kısa zamanda bir araya gelmeleri istenir”[34]. Hızlı yapılmış olan bu toplantıdan önce verilen kararın tam olarak sindirilme şansı olamaz. Ancak bir başlangıç olması bakımından etkisi hızla yayılmaya başlar. Cox, mevzuyu Ruslar’a getirir ve “Rusya’nın Türkiye’yi yutması için zayıf tutulmuştu.

Related Posts

Comment closed!